Nazmi Metin Çalışmaları
Sürekli bekleme durumunda ki halk çoğunluğunun sessiz ve derinden nabız atışını algılayanların yazıya dökerek anlattıkları, muhataplarının tozlu zaman fırınlarında eriterek eş dost hatırı uygulamalara şurup niyetine kullandıkları, “sorunlarımız” vardır bizim.
İlgilisinin, gerekçe tezgahlarında bekleterek sandığa giderken, seçimlik söylem olarak da kullandığı bu “sorunlarımız” çözüm bolluğunda hala çözümsüz beklerken, bizler son seçimlere kadar çok arayıp anca bulabildiğimiz, “Üçü bir yerde defin işleminde, hoca niyetine!..” tekerlemesini geveliyoruz.
Onlar bizlerin gevelediği tekerlemeye, “hizmet için didindikleri!” masalına önce kendilerini inandırarak karşı çıkabilirler.
Çünkü onların yapabildikleri en iyi şey masal üretmektir.
Bizlerin yıllar yılı masal hizmet yutturmalarıyla iyi idare ettiğimizi onlar da biliyor.
***
Büyük çoğunluğu tarım kasabası ve köylerden oluşan seçim bölgelerine, çok eski bir uygulama olan üçün birini bağırta bağırta verme yöntemini, cılkı çıkmış bir şekilde uygulamak milletvekilliği görevini yerine getirmekse…
Verilen malın karşılığı olan rutin para ödemelerini sanki mal bağışlıyormuş abartısıyla pazarlayarak, parti örgütlerine ve basına fakslamak temsil yetkisini kullanmaksa…
Çok arayıp düşman başına bulabildiklerimiz milletin vekili olmayı, eski mebus anlayışının kötü kopyalarıyla idare etmek anlıyorsa…
Tam burada sözün egemenliği bitmiş, yaşanan gerçekliğin inim inim inleten egemenliği başlamış demektir.
Bu ülkede yıllardır yaşananın ne olduğunu, öncelikle değiştirme sorumluluğunu almaya soyunanların öğrenmesi gerekir.
Öğrenme ve öğretme kalpazanı olmayı yoz siyaset kültürünün başarı grafiği yüksek öğrencisi olmayla sınırlayanların, ne temsil ettikleri bölgeye, ne de ülkeye yararı olduğunu yaşayarak gördük. Gördüğünün ayrımına varamayanların sayısının yüksek olması ve demokrasinin “Çoban- sürü!” mantığında sıkışıp kalması yaşanan gerçekliği değiştirmez.
Ülkenin siyasal ikliminde hava hareketleri sürekli parçalı bulutlu, yer hareketlerinde ise sürekli artçı şoklar mevcut. Artçı şokların merkezi Ankara olmasına karşın, Ankara’nın seçilmiş sakinlerinin verebildikleri tepki, oturdukları koltuklara biraz daha sıkı sarılmak… Sarsıntıyı yüreğinde duyan çoğunluk sürekli kaybın esaslısını veren oluyorsa, yetki veren ile yetki alanın durumunu sorgulamak gerekir.
Bizim bütün yapabildiğimiz yazmak, yazmak, yazmak. Yazılanı iyi niyetli eleştiri anlayarak okuması gerekenler sövgü anlayıp kızarken, yazının tepki boyutuyla ilgili olanların bir bölümü toprağa diğer bölümü de havaya bakmakla zaman geçiriyor.
Oysa çözüm ne toprakta, ne havada…
Çözüm Ankara’da.
Peki Ankara nerede?..
Nazmi METİN
