Böyle güzel değil mi?..
Herkes kendi havasında, yaşayıp gidiyoruz…
Yani, işte öylesine.
Düşen enflasyonun varlığında, zamla yatıp zamla kalkıyormuşuz, siyasilerimiz için ne gam!
Çıkarlar seçim zamanı halkın karşısına, atarlar bol keseden yalanı, oluverirler Ankara’nın vekil yaşayanı.
Bu ülkede, sonucu belirleyenin adı, “sessiz çoğunluk!” olarak kaldıkça, yılda bir seçim yapılsa ne değişir.
Temsil yetkisi almak için ortaya çıkan daha öncekilerden farklı değil ki.
“Üzüm üzüme baka baka kararırmış” derler, mevcut durum o hesap.
“Güzel günler göreceğiz” demiş Nazım, “Işıklı günler göreceğiz.”
Ah ustam. İki binli yılların eşiğinde bulunmamıza karşın o “güzel günlerin” öylesine uzağında duruyoruz ki.
O “ışıklı günlerin” önünde…
Elleri kara, yüzleri kara, düşünceleri kara, gölgeleri kapkara, o kadar çok duranımız var ki.
Halk ağacımın umut dalları birer birer kuruyup dökülürken, insan değerlerimizi yitirirken ve kapkara gölgeliler mantar gibi çoğalırken…
Yinede, “Güzel günler göreceğiz çocuklar, ışıklı günler.”
Çünkü bir gün mutlaka öğreneceğiz;
İnsanı ve hayatı yaşama sanatını.
Ve onlara da öğreteceğiz, yalanla yaşanmayacağını.